ÖNCE GEZEGEN SONRA SEN
ÖNCE GEZEGEN SONRA SEN

Mutlu Dünya Gününde Dünya’nın güzelliğini kutlamak için günlük koşuşturmacadan uzaklaşıp Ankara’nın en güzel parklarından birine kaçtım. Hava muhteşemdi, ağaçlar tüm çiçeklerini özenle sergiliyor, çocuklar ortalıkta koşuşturuyor, mutlu kahkahaları ile neşe saçıyorlardı. Nicedir beni yoran baş ağrım hafifledi. Anksiyetem yerini huzura bıraktı. Evet, stresten ve şehrin keşmekeşinden uzak kalmak iyi gelmişti. Ve aslında sağlığın doğayla barışık olmamıza ne kadar bağlı olduğunu düşündüm. Sağlığımız gezegenimizin sağlığına birçok şekilde karmaşık ve hassas bir şekilde bağlıydı.

Doğanın zihinsel sağlığımızı koruma ve desteklemede oynayabileceği rolü destekleyen pek çok iyi araştırma var. Doğanın ne kadar iyileştirici bir dokunuşu vardı. İnsanlığa ne kadar çok şey sunuyordu. Dünyadaki tüm bitkilerin yaklaşık %9'u geleneksel tıpta hastalıkları tedavi etmek ve önlemek için kullanılıyordu. Bitkiler bize kanser, ağrı, enfeksiyon, diyabet ve daha fazlasının tedavisi için önemli ilaçlar hediye etmişti.

Meyveler, sebzeler ve tam tahıllar açısından zengin bitki bazlı diyetler, kalp hastalığı, felç, kanser ve hipertansiyonda riskin azalmasını sağlıyorlardı.  

Kemik sağlığı ve bağışıklık fonksiyonu desteği dahil vücudumuzun en iyi şekilde çalışması için güneş ışığının bize sunduğu D Vitaminine ihtiyacımız vardı.

Parklar ve bahçelerin yeşilliği ve denizlerin maviliği diyabet, kalp hastalığı ve erken doğum da dahil olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarında azalmayla ilişkiliydi.

Farklı çalışmalar, bir popülasyonun psikolojik refahının, yeşil ve mavi alanlara yakınlığıyla ilişkili olduğunu kanıtlamıştı. Örneğin bir çalışma, şehirlerde yaşarken yeşil alanlarda en az 30 dakika geçiren kişilerin depresyon oranlarının daha düşük olduğunu gösterdi.

Kuş cıvıltıları veya okyanus dalgaları gibi doğal sesleri dinlemek sağlığımıza iyi geliyordu. Teknolojik ilerlemeler bizi şehirlere hapsetse de atalarımızdan kalan genlerimiz güvenlik sinyali veren kalıpları aramaya devam ediyordu.

Çalışmalara göre trafik sesleri kalp hastalığı riskinin artmasına katkısı ortadayken, su sesi sağlık ve olumlu duygusal sonuçlar üzerinde, kuş sesleri ise stres ve rahatsızlığı hafifletmede en büyük etkiye sahipti.

Başka bir araştırma (2021), artan orman örtüsünün hastalık salgınlarındaki azalmayla ilişkili olduğunu buldu. Biyoçeşitliliğe sahip ormanlar insan sağlığı açısından vazgeçilmezdi ve hastalıkları filtreleyebilir veya engelleyebilirdi.

İklim değişikliği bakteri, virüs, parazit ve mantar gibi patojenlerin oluşumunu ve dağılımını etkiler. Daha fazla sıcaklık ve artan aşırı yağış, bazı hastalıkların ortaya çıkmasını etkileyebilir. Artan sıcaklıklar, hastalıkların insanlar, hayvanlar ve vektörler arasındaki etkileşiminde değişikliklere yol açar.

Herkesin Lyme hastalığı hakkında anlatacak bir hikayesi vardır. Lyme hastalığı gibi bulaşıcı hastalıklar, enfekte keneler yoluyla insanlara bulaşır. Artan sıcaklıklar nedeniyle keneler artık yıl boyunca aktiftir. Orman örtüsü azaldıkça ve insanlar orman alanlarını işgal ettikçe Lyme hastalığının görülme sıklığı artar. Bahçede oynayan veya parkta yürüyüşe çıkan herkes kene ısırığı riskiyle karşı karşıyadır.

Giderek artan sıcaklık sivrisinek popülasyonlarının daha önce nadir görülen bölgelere göç etmesine ve hastalıkların yayılmasına neden oluyordu. Dang humması ve Zika gibi hastalıkların taşınmasından sorumlu iki sivrisinek türü, artan sıcaklıklar nedeniyle kuzey enlemlere doğru ilerliyor.

 

Çevre ve gıdalardan kaynaklanan insan bağırsak enfeksiyonu da artıyor. Campylobacter bakterisi insanlarda bağırsak enfeksiyonlarının en yaygın nedenidir. Bakterilerin insanlara bulaşmasında kümes hayvanları ve büyükbaş hayvanların, evcil hayvanların ve ayrıca çevrenin rol oynadığı bilinmektedir.

Kuzey Yarımküre'de yazların daha uzun ve kışların daha kısa olması çevre için bir sorun olduğunun işaretidir. Artan küresel sıcaklıklar ve karbondioksit konsantrasyonları nedeniyle polen mevsimi daha erken başlıyor ve yoğunlaşıyor yani mevsimsel alerji sezonu uzadı. Araştırmalar, polen mevsiminin son otuz yılda 20 gün uzadığını, polen konsantrasyonlarının ise yüzde 21 arttığını göstermiştir.

Ve son olarak mikroplastikler.  Mikroplastiklerin sağlığımız üzerindeki etkisi hakkında daha fazla şey öğreniyoruz. Plastikler her yerde, bunları her gün küçük parçacıklar halinde soluyoruz, yutuyoruz. Çok yeni ve endişe verici bir çalışma, mikroplastiklerin tüm nedenlere bağlı ölüm, kalp krizi ve felç vakalarındaki artışla bağlantılı olduğunu ortaya koydu.

Sonuç olarak sağlıklı bir insanlık için sağlıklı bir gezegene ihtiyacımız var. Ancak çoğumuz için 'doğada olmak' sanıldığı kadar kolay olmayabilir. İyi haber şu ki, faydasını hissetmek için bir dağa tırmanmanız, ormanlarda kaybolmanız veya dalgalarla boğuşmanıza gerek yok; doğayı günlük hayatınıza katmanın daha basit yolları var.

Nerede olursanız olun doğayı bulun. Doğa her yanımızda. Doğayı bulmanın daha zor olduğu şehirlerde bile keşfedilecek bir bahçe, bir park, yakındaki bir deniz, nehir, göl kenarı veya pencerenizin dışındaki kuşların cıvıltısı. Nerede olursanız olun, her ne şekilde olursa olsun doğayı fark etmeye çalışın.

Açık havada yürümek veya koşmak öfke, yorgunluk ve üzüntü duygularını önlemeye veya azaltmaya yardımcı olabilir. Kulaklıkları evde bırakmayı deneyin. İster bahçede dinlenirken ister bir kısa yürüyüş yaparken kuşların cıvıltılarını dinlemeyi, arıları ve kelebekleri izlemeyi veya gözlerinizi bulutlara çevirip seyretmeyi deneyin. Tüm duyularınızı kullanarak doğada düşünmek, onun melodisini dinlemek huzur ve neşe duygusu bulmanıza yardımcı olacak.

Bazen yaşadığınız yer, meşguliyetleriniz veya sağlığınız nedeniyle doğaya ulaşmak zor olabilir. O halde neden doğayı evinize getirmeyi denemiyorsunuz? Evde çiçek bakmak, görülecek, dokunacak ve koklanacak doğal bir şeye sahip olmanın harika bir yoludur. Bahçeniz veya balkonunuz varsa bundan en iyi şekilde nasıl yararlanabileceğinizi düşünün. Çiçek veya sebze yetiştirin, kuşları besleyin ve etrafınızdaki manzara ve seslerin tadını çıkarın.

Manzara, bitki veya hayvanların fotoğraflarını çekerek, yazarak, çizerek veya resim yaparak bağlantı duygunuzu artırabilirsiniz. Doğanın güzelliğini fark etmek ve bunu yaratıcı bir şekilde ifade etmek, anlam bulmanıza ve doğayla bir ömür boyu sizinle kalacak duygusal bir bağ kurmanıza yardımcı olabilir.

Bir şeye özen göstermek, iyi hissetmenin gerçekten harika bir yolu ve doğadan daha iyi ilgilenilecek ne olabilir? Doğa gerçekten muhteşemdir; seçimlerinizde doğayı korumak için elinizden geleni yapın. Bu, geri dönüşüme katkıda bulunmak, araba kullanmak yerine yürümek, doğaya özen göstermek, üzerinize düşeni yaptığınızı hissetmenize yardımcı olabilir ve bu da kendinizi her açıdan daha mutlu hissetmenizi sağlayabilir.

Uzm. Dr. Tutku Taşkınoğlu

Her hakkı saklıdır © DÜZEN SAĞLIK GRUBU POLİKLİNİĞİ
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı Mah. 2400 Cad. No: 2 Çayyolu-Çankaya/ANKARA Tel: (0312) 240 02 22 Faks: (0312) 240 07 72