AĞIZ VE BAĞIRSAK MİKROPLARI BİRBİRLERİYLE KONUŞUYOR MU
AĞIZ VE BAĞIRSAK MİKROPLARI BİRBİRLERİYLE KONUŞUYOR MU

Ağız sağlığınıza dikkat edin çünkü ağzınızda yerleşmiş mikroplar, bağırsak sağlığınızı, bağışıklığınızı ve hatta kronik hastalıklarınızı şekillendiriyor.  

Nutrients dergisinde yakın zamanda yayınlanan bir çalışmada, araştırmacılar bağırsak mikrobiyomu ile üzerinde çok daha az çalışılmış oral mikrobiyom arasındaki bağlantıyı sağlayan karmaşık, iki yönlü bir iletişim ağı olduğu iddia ediliyor. Araştırmacılar, "oral-bağırsak ekseni"ni adını verdikleri bu sistemi yaklaşık 250 hakemli yayını bir araya getirerek sentezlediler.

Bulguları, ağız mikroplarından oluşan floranın bağırsağa göç ederek disbiyozu tetikleyebileceğini ve inflamatuar bağırsak hastalığı (IBD), kolorektal kanser ve kardiyovasküler hastalıklar (KVH) gibi sistemik hastalıklara katkıda bulunabileceğini düşündürmektedir. Bu etkileşim, doğrudan bakteriyel translokasyon ve Trimetilamin N-oksit (TMAO) ve spesifik lipopolisakkaritler (LPS) dahil olmak üzere çeşitli mikrobiyal metabolitlerin yanı sıra kısa zincirli yağ asitleri (SCFA'lar), safra asitleri ve indol türevleri gibi diğer metabolitler aracılığıyla gerçekleşmektedir.

İncelemede ayrıca sağlıklı bir ağız-bağırsak ekseninin korunmasında faydalı mikropların ve lif, polifenoller ve probiyotikler gibi diyet faktörlerinin önemi vurgulanmaktadır. Açıkçası ağız sağlığının yani florasının korunması, genel sağlıklılık hali için kritik ancak sıklıkla unutulan bir bileşendir.

Ağzınızda neler oluyor? 

Diş gıcırdatma (uyku bruksizmi) beyin-ağız-bağırsak bağlantısı yaratabilir: İstemsiz sıkma ağız dokularına zarar verir, potansiyel olarak bakterilerin kan dolaşımına girmesine ve bağırsağa ulaşmasına neden olabilir.

Uzun bir süredir her açıdan incelenmeye çalışılan bağırsak mikrobiyomu, on yılı aşkın süredir insan sağlığının ana düzenleyicisi olarak kabul edilmektedir. Bağışıklık fonksiyonundan metabolizmaya, nörolojiden ruh haline kadar her şeyi etkilediği neredeyse nettir. Ancak araştırmacıların büyük çoğunluğu bağırsakta sonlanan sindirim sisteminin ağızda başladığını göz ardı ederler.

Oysa bağırsak mikrobiyal bileşimini inceleyen çalışmaların bir kısmında ağız boşluğunun 700'den fazla mikrobiyal türden oluşan kendine özgü ve karmaşık bir florası olduğu gösterilmiştir. Ama ağız mikrobiyomu tek başına incelendiğinde dahi sindirim ve bağışıklık üzerine etkisinden ziyade bağırsak hastalıklarını ve çürükleri önlenmesine odaklanılmıştır.

Son araştırmalar ise ağız ve bağırsak mikroflorası arasında çift yönlü bir diyalog olduğunu ve bunun genel sağlık açısından potansiyel olarak önemli sonuçları olabileceğini ileri sürmektedir.

Ayrıca, özellikle bebeklik, yaşlanma veya kronik hastalık gibi yaşamın farklı evrelerinde mikrobiyomlardan herhangi birinde meydana gelen bozulmaların diğerini etkileyebileceği ve ağız-bağırsak etkileşimlerinin yaşam boyu önemi vurgulanmaktadır.

 

Dört iletişim yolu

"Ağız-bağırsak ekseni"nde farklı mikrobiyal topluluklar hangi mekanizmalarla etkileşir ve bu etkileşimlerin insan sağlığını nasıl etkiler?

Mikrobiyoloji, gastroenteroloji ve dahili tıp alanlarında yaklaşık 250 çalışmayı inceleyen araştırmada, oral ve bağırsak mikrobiyomlarını birbirine bağlayan üç temel iletişim yoluna odaklanılmıştır:

  • Yutma yoluyla mikropların doğrudan aktarımı olan enteral yol;
  • Kan dolaşımı yoluyla mikropların yayıldığı hematojen yol;
  • Her iki mikrobiyom tarafından üretilen kimyasal bileşiklerin sistemik etkilerini içeren metabolit aracılı yol.

Ayrıca, bağırsak mikroplarının ağza ulaşabildiği, özellikle hijyen veya sanitasyonun yetersiz olduğu durumlarda, fekal-oral yol da dördüncü bir yol olarak kabul edilmektedir ve bu da iletişimin iki yönlü bir modelini destekler.

İnceleme her bir yol için kanıtları ayrıntılı bir şekilde inceleyip oral disbiyozun (ağızdaki mikrop dengesizliği) bağırsak sağlığını bozarak sistemik hastalıkları nasıl tetikleyebileceği konusuna dikkat çekerken aynı zamanda diyet, prebiyotikler ve probiyotikler gibi potansiyel koruyucu stratejileri de vurgulamaktadır.

Enteral yol 

İnsanlar günde 1 ila 1,5 litre tükürük yutar ve bu tükürük, milyarlarca ağız bakterisinin yutulmasını sağlar. Çoğu mide asidi tarafından öldürülse de bazı aside dirençli mikroplar, özellikle proton pompası inhibitörleri gibi mide ilaçları kullananlar ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde hayatta kalabilirler.

Porphyromonas gingivalis ve Fusobacterium nucleatum gibi periodontal (diş eti) hastalıklarında önemli rol oynayan patojenler, bağırsakta yerleştiğinde inflamatuar bağırsak hastalığı (IBD) gibi iltihapla ilişkili kronik rahatsızlıkların oluşumunda rol oynadığı gösterilmiştir.

İncelemede, Prevotella türleri gibi bazı ağız mikroplarının normal fizyolojik koşullar altında dışkıda da tespit edilebileceği belirtilir. Endişe verici olan bilgi bu ağız mikroplarının kolorektal (kalın bağırsak) tümörlerinin büyümesini teşvik ettiğidir.

Hematojen yol 

Zor olsa da kan dolaşımı, ağız bakterilerinin sistemik dolaşıma girmesi için sindirim sistemine göre çok daha tehlikeli bir yoldur. Kötü ağız sağlığı, özellikle de periodontitis (diş eti iltihabı), iltihaplı ve ülserli diş etlerine neden olur ve ağız bakterilerinin dolaşım sistemine doğrudan girişine neden olur.

Bu "bakteriyemi’’ yani bakterinin kana karışması, mikropların bağırsaklar da dahil olmak üzere uzak organlara seyahat etmesine ve burada bağırsak bariyerini bozarak "sızdıran bağırsak" sendromuna ve sistemik inflamasyona neden olmasına neden olabilir. Zararlı bağırsak bakterileri bu sızdıran bağırsağı kullanarak kan dolaşımına girer ve tamamen bağımsız bir enfeksiyon kümesine yol açarak bir dizi süreci tetikler.

Hayvan ve insan çalışmaları, kan dolaşımına yayılmanın hem bağırsak iltihabı hem de kolorektal kanserle bağlantılı olan Fusobacterium nucleatum gibi bazı patojenler için özellikle önemli olabileceğini göstermektedir.

Kan dolaşımdaki oral bakteriler aynı zamanda sistemik inflamasyonu, metabolik bozuklukları şiddetlendirebilir ve hatta bağırsak florasını etkileyebilir.

Metabolit aracılı iletişim 

Metabolit aracılı etkileşimler, ağız-bağırsak etkileşimlerinin en karmaşık olanıdır. Her iki grup da yani ağız ve bağırsak floraları, büyük ölçüde farklı, bağımsız biyoaktif bileşik dizisi üretir. Aterosklerozla güçlü bir şekilde bağlantılı bir metabolit olan Trimetilamin N-oksit (TMAO), en iyi araştırılmış olanıdır.

TMAO iki aşamalı bir süreçte üretilir; bağırsak bakterileri önce kırmızı et ve yumurtadan gelen kolin ve karnitin gibi besin öğelerini trimetilamine (TMA) dönüştürür, ardından flavin içeren karaciğer enzimi monooksijenaz 3 (FMO3) bunu TMAO'ya dönüştürür.

  1. gingivalis gibi ağız mikropları, sistemik inflamasyonu artırarak bu süreci daha da kötüleştirebilir, bu da FMO3 ekspresyonunu uyarır ve dolaşımdaki TMAO seviyelerini yükseltir, ateroskleroz riskini ciddi şekilde artırır.

İncelemede ayrıca, kısa zincirli yağ asitleri (SCFA'lar), indol ve türevleri ve safra asitleri dahil diğer metabolitlerin inflamasyonu, bağışıklık cevabını, bağırsak bariyer bütünlüğünü ve sistemik hastalık riskini düzenlemede kritik roller oynadığı ayrıntılı olarak açıklanmaktadır. Örneğin, bağırsakta üretilen bir SCFA olan bütirat hem anti-inflamatuar hem de metabolik etkilere sahip olabilir. İndol türevleri bağırsak bariyerini koruyabilir ve bağışıklık dengesini düzenleyebilir.

Bu metabolitlerin dengesi ağız ve bağırsak mikrobiyotasının sağlığından ve diyetten etkilenir.

Fekal-oral yol 

Özellikle yetersiz sanitasyon veya bağışıklık sisteminin zayıf olduğu durumlarda fekal-oral yol önemlidir. Bağırsaklardaki mikroplar, kirli yiyecek, su veya doğrudan temas yoluyla ağız boşluğuna ulaşabilir ve hem ağız hem de bağırsak sağlığını etkileyebilir.

Bu yol aynı zamanda bazı virüslerin ve mide-bağırsak hastalıklarının yayılmasında da etkilidir.

Ağız ve bağırsak sağlığı

Ağız ve bağırsak floraları izole ekosistemler değil, daha büyük bir bütünün derinlemesine birbirine bağlı parçalarıdır. Ağzımızın sağlığı, bağırsağımızın sağlığını doğrudan etkiler ve bunun tersi de geçerlidir; bu da genel sağlık açısından derin sonuçlar doğurur.

Yüksek lif, polifenol, omega-3 yağ asitleri, prebiyotik ve probiyotik alımı da dahil olmak üzere beslenme düzenleri hem ağız hem de bağırsak mikrobiyal dengesini destekleyebilir, ancak yetersiz beslenmenin, aşırı şeker tüketiminin ve alkolün bunu bozabileceği unutulmamalıdır. Genel sağlığın korunması için yaşam boyu hem ağız hem de bağırsak sağlığına hedeflenmelidir.

Uzm. Dr. Tutku Taşkınoğlu

https://www.mdpi.com/2072-6643/17/15/2538

Her hakkı saklıdır © DÜZEN SAĞLIK GRUBU POLİKLİNİĞİ
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı Mah. 2400 Cad. No: 2 Çayyolu-Çankaya/ANKARA Tel: (0312) 240 02 22 Faks: (0312) 240 07 72